Bay NE
Ayvalık'da bir dükkan adıdır aynı
zamanda. Burada yaşayanların çoğu bilirler. İşi düşenlere yolu tarif ederler, güvence
vermeyi de unutmazlar. Küçücük bir yerdir, tek kişinin sığacağı kadar küçüktür.
Daracık kapısından başınızı uzatıp, yanınıza gelmesini isteyebilirsiniz ancak.
İçeri giremezsiniz. Yasak olduğundan değil. Geçerken zorlandığınız daracık bir
koridorun ucunda masasının kenarında çalışır
Bay Ne. Dükkan ağzına kadar, bozuk
veya teslim edilmeyi bekleyen aletler veya
atılma zamanı gelmiş değerlendirilmeyi
bekleyen hurdalarla doludur. Üzerlerinde iliştirilmiş bir kimlik, arıza notu,
ne zaman geldiği, son durumu, bekleme süresi gibi bir bilgi yoktur. Karışık gibi gelebilir size
ama değil, hepsi sırasını bekler ve sahibince bilinir sadece. Bu dağınık manzaraya bakanlar görüntüye bakıp kaybolur, unutulur, karışır diye endişelenmez,
kuşkuya kapılma hiçbiri. Sahipleri gibi, işini yapan usta da böyle düşünür.
Arızalı aletler o kadar çeşitlidir ki burayı tanımayan birinin ilk bakışta aklı
karışır. Gerçekten akıl erdirmek zordur önce. Ama Bay Ne o kadar işini iyi yapan
bir insandır ki, glenler derdini
söyledikten sonra kuşku duymadan ayrılırlar
yanından. Nasıl olsa emin ellerdedir
artık bırakılan emanet.
Bay Ne eski
bir makine teknisyenidir. Uzun yıllar çalıştığı şirketlerde kurulan yeni tesisleri
devreye sokan çalışmaları yönetmiş, müthiş yaratıcı, becerikli bir insandır!
Dükkana gelen her sorunu önce dikkatlice dinledikten sonra yapılacak işi
belirleyip arızayı düzeltmeye çalışır. Onun sihirli elinin değmesi bozulmuş, tamiri gereken aletlerine yeniden
kavuşmak isteyen müşterileri için son bir umuttur. Bay Ne’ye göstermeden asla çöpe atılmayacaktır hiç biri. "Bir
de Bay Ne baksın buna" denir. O da,
"Getir, bir de ben göreyim" der. Böylece çalışmayan ne varsa, aklınıza gelmeyecek kadar
çeşitte hayatımıza girmiş, vazgeçemediğimiz, sahip olmak için bir sürü
fedakarlıktan sonra edindiğimiz, bu aletler dükkana
gelip tamir sırasına girecektir dükkanda.
Bay Ne, ne gerekiyorsa yapar. Yapılacak
bir şey kalmadıysa onu da dosdoğru sahibine söyler. Eğer böyleyse getiren kişi sözüne güvenir, başka bir çözüm olmadığına inanır, "atalım gitsin o zaman" der,
oraya bırakır. Bay Ne bu işe yaramaz sanılan hurdayı, "bana ne
demez", kabul eder. Az bulunur
derecede kibar bir insandır Bay Ne. Kimseyi üzmez, kırmaz. O kadar narin
biridir. Bu yüzden tamir edilemeyecek aletler de dükkanda birikmeye başlar bir
yandan. Icerdeki kalabalığın bir sebebi de budur. Bay Ne bunları alması için ara ara, tanıdığı olan bir eskiciye haber verir,
karşılığında bir şey istemez. Eskici
geri dönüşümcülük yapan eski bir
Beyoğlu aşçısıdır. İstanbul'da çok iyi
yerlerde çalışmış tecrübeli bir mezeci şeftir. Uzun yıllar bu işe emek
verdikten sonra herkesi doyurmaktan yorulmuştur. Artık dinlenmek istemektedir.
Ayvalık'a yolu düşmüş, buraya yerleşmiş,
simdi de geri dönüşümcü olmuştur.
Bay Ne çağırdığında dükkanda birikmiş bozuk aletleri elden geçirir, içinden işe
yarayacak malzeme ve parçalar ayıklar, sonra ücretsiz olarak, kullanması için
yeniden Bay Ne'ye geri verir. Diğer kalanları da hurda olarak satar.
Simdi onları
tanıdınız. İkisi de işe yaramaz sandığımız şeylere hayat verirler. Böylece
hayatın devamlılığına katkıda bulunurlar. Kullanılmaktan yorulmuş eşyalara ömür katarlar. Çevrenin daha az
kirlenmesine engel olurlar. Her arızada
kolayca kullanmaktan vazgeçilen, yenisi ile sürekli değiştirilen tüketim
çılgınlığına kendince “dur biraz” diyerek kolaylaştırıcı olurlar. Hızla kirlettiğimiz
bir dünyamıza bir çeşit
sürdürülebilirlik katma çabası deyin isterseniz. İtiraz etmem.
Bazı küçük hikayeler
böyledir. Hiç beklenmedik bir yerde karşınıza çıkarlar. Biraz içine girip
kurcaladığınızda başka keşiflere çeker sizi, şaşırtarak. Hiç bir şey dıştan göründüğü gibi değildir. Bu
iki kahraman gerçek kişilerdir. Bu anlattığım
hikaye de kurmaca değildir.