Bir süredir Alzheimer hastalığı nedeniyle sevinerek yerleştiği Kırklareli’nde eve bağlı bir hayat sürdürüyordu. Uzun yıllar diyabetli çocuklar için mücadele eden, kendisi de diyabet hastası olan biricik kızı Öykü’sünü yedi yıl önce kaybetmişti. Kızılcıkdere kabristanında yatan kızının yanına gömülmeyi istemiş olmalıydı. Belki uzun yıllar sonra Kırklareli'ne dönüşünde ona yakın olabilme isteği vardı. Ölüm haberini hemen hemen bütün haber kanalları duyurdu. Sevilen, geniş bir gazeteci çevresi olan mesleğinin, duayeni sayılan bir insandı. Gazetecilik hayatında altına imza attığı ilginç haber ve yorumları kadar 1980 öncesinde genel müdür olarak çalıştığı Trakya Yağlı Tohumlar Kooperatifi’nde gazetecilik dışında da başarılı işler yapabileceğini kanıtlamıştı. Bu yıllarda ülkede baş gösteren ve mevcut hükumeti yıpratmaya yönelik engellemelerle tırmanan yağ sıkıntısı sırasında aldığı radikal tedbirlerle bu sorunun aşılmasına önemli katkılarda bulunmuştu. Yağlı Tohum tarım politikalarının üretime yönelik tedbirler ve teşviklerle belirlenmesi için ısrarla konun takipçisi olmuş, Tekirdağ Şerefli Çiftliği mevkiinde bulunan Trakya Birlik Yağ Fabrikasının( Biryağ) üretim tesisleri için ilk adımlar onun zamanında atılmış, yine Karacabey'de 1976 yılında Trakya Birlik tarafından satın alınan entegre bir tesis olan Karacabey Yağ Fabrikası da 1977-78 yılında üretime başlamıştı. Ayrıca Birliğe bağlı olan yeni kooperatif şubelerinin açılması da onun zamanında gerçekleşmiş, ayçiçeği üreticisinin desteklenmesi için örgütsel genişlemeye öncelik verilmiştir. 1980 askeri darbesi önce yaşanan siyasi gerilimler Trakya Birlik çalışanlarını sendikal örgütlenmede yeni adımlar atarak DİSK'e bağlı BankSen çatısı altında toplanmaya zorlamıştı. Genel Müdür İsmet Solak, çalışanların iş güvencelerini sağlayan bu girişimleri destekleyerek istekleri büyük ölçüde karşılayan bir toplu sözleşmeye imza atmıştı. Hükümet değişikliği ile görevden alınan İsmet Solak'tan sonra yeni yönetim, işten çıkartma koşullarını ağırlaştıran sözleşme nedeniyle istediği değişiklikleri gerçekleştiremeyecekti.
21 Ocak günü Kızılcıkdere köyünde onu toprağa vermek üzere toplananlar, ülkesinin insanlarına, doğduğu topraklara bağlılığını, hayranlığını hiç unutmamış heyecan dolu, çalışkan, cefakar çocuğuna son görevlerini yaparken aynı zamanda onunla helalleşmişlerdir.
Kendisiyle hayatının Edirne dönemi öncesi aile büyüklerimizin yakınlığı nedeniyle tanıştığım sevgili İsmet Abim hakkında bir şeyler yazmayı işte bu yüzden bir görev saydım. En son birlikte olduğumuz Niyazi Akıncıoğlu'nu anma etkinliğinde onu konuşmacı olarak davet etmemizden dolayı çok mutlu olmuştu. Sanırım son zamanlarda yaşadığı sağlık sorunları henüz baş göstermemişti. Oldukça iyi görünüyordu. Kırklarelili bir topluluk karşısında yıllar sonra yaptığı bir konuşma vesilesiyle onu aralarında gören birçok hemşehrisini de sanırım sevindirmişti. Bu etkinlikten sonra ayrı kentlerde yaşamaya devam etsek de onunla yıllar önce Edirne'de başlayan ayrılığımızı telefi edercesine daha sık aramaya, sormaya başlamıştım. Birlikte yaptığımız Ankara yolculukları, beraber yürütüğümüz ülke çapında gerçekleşen yağ dağıtımları, ayçiçek yağı taban fiyatı çalışmaları, sendikacı olarak bazen tartışarak geçirdiğimiz günlerin güzel anıları, sözleşme öncesi gece yarılarına kadar süren uzun toplantıların tatlı heyecanları...Bunlar kolay unutulacak şeyler değildi...Öncesi de vardı. Ama onlardan bahsetmeden önce İsmet Solak'ın öyküsünü anlatmak istiyorum size.
***
Bu öyküyü anlatmak için yaşadığı topraklarda 93 Harbi diye bilinen 1877-78 dönemine gitmek lazım. Osmanlı- Rus Savaşı Balkan topraklarında yaşayan Türkler için büyük acıların başladığı, saldırılar, baskılarla dolu geçen zor yıllardır. Savaşın kargaşasından kaçarak Trakya ve Anadolu topraklarına sığınanlar arasında Solak ailesinin bağlı olduğu Türk boyu da vardır. Sultan Abdülhamit göç eden Oğuzların Kayı Boyundan Karaabalılar koluna Kırklareli'nde Beylik Koru diye bilinen bölgeyi tahsis eder. Bu kolun önde gelenlerinden birisi de İsmet Solak'ın dedesi Ahmet Vehbi Baba'dır. Ahmet Vehbi Baba Trakya Paşaeli Cemiyeti kurucularındandır. İsmet Solak ailesinden bahsederken, "Baba tarafım Rumeli’nin geniş yöresinde yaygın olan Bektaşi tarikatından, anne tarafım da koyu dindar bir aileden gelmiş ama biz barış elçisi bir aileyiz. Atatürk İlke ve devrimlerine sıkı sıkya bağlı, laikliği özümlemiş, hoş görülü bir aileden geliyorum." der.
Ahmet Ağa’nın üç oğlu vardır. Ortanca oğlu Enver Solak, Palabıyık Molla Mehmet’in büyük kızı Ayşe ile evlendirilir. Gazeteci İsmet Solak bu çiftin ikinci çocuğu olarak 20 Ağustos 1943 de, Kırklareli’nin Kızılcıkdere köyünde dünyaya gelir. Dedesi, Ahmet Yesevi'nin el verdiği pirlerden Ulu Pir'in adını verir ona. Göbek adı ise Ali'dir. İkinci Dünya savaşı yıllarıdır. Dedesi, Milli Mücadele döneminden tanıdığı İsmet İnünü'ye köyün içinden geçerken ‘gel de askerinin oğlunu gör’ diyerek evine davet eder. İsmet İnönü adını duyunca "buna bir de İsmet'i ilave et" der. Nüfus kağıdı çıkarılırken adı İsmet Ulu Solak olur.
Okumayı daha okula gitmeden öğrenir, hatta ilkokulda bir sınıf atlar. Bu sırada şiir de yazmaya başlamıştır ve yazdıkları köyde çok beğenilir. Dördüncü sınıfa giderken Kırklereli'ne taşınan amcasının yanında okumak üzere köyden ayrılır. Fakat köydeki çalışkan çocuk yeni bir çevreye ayak uydurmakta zorluk çeker ve o yıl sınıfta kalır. Bu sırada kekeme de olmuştur. Bunun üzerine aile apar topar köyden şehre taşınmak zorunda kalır. İsmet Solak da başarılı bir öğrenci olarak okulunu bitirir. 1959 yılında da Kuleli Askeri Lisesine girer. Yazdığı kompozisyon ödeviyle edebiyat öğretmeninin gözüne girer, ama hala kekemedir. Öğretmeni Fuat Çağatay denizden topladığı taşları yıkayıp, yanaklarının iki tarafına koyar, haftalarca öğrencisini çalıştırır. Sonunda genç Kuleli kekemelikten hocasının yardımlarıyla kurtulur. Lise ikinci sınıfta Çamlıca Kız Lisesi ile birlikte sahneye koydukları ‘Duvarların Ötesi’ adlı oyunda da baş roldedir. Faruk Çağlayan edebiyata düşkün öğrencisinin Dünya Klasiklerini okumasını sağlar, hatta tiyatro, opera, bale gibi gösterilerden kendisine gelen davetiyeleri ona da verir. Öğretmeninin teşvikiyle İstanbul Liseleri Edebiyat Kolu Yönetimi grubuna katılan İsmet Solak burada Saint-Joseph’den Ümit Gürtuna ve Pertevniyal Lisesinden gelen Toktamış Ateş’le tanışır.
Harbiye öğrencisi olmak üzere yapılan yemin töreninde alay komutanı edebiyata olan merakını öğrenince yemin konuşması görevini ona verir. Konuşmasını ağabeyi Adem Solak ve o zamanlar hala yasaklı olan Nazım Hikmet'in şiirleri ile süsleyerek yapar ve büyük alkış alır. Fakat öğrencisi olmaktan gurur duyduğu Harbiye'den mezun olamayacaktır. Darbecilerin önderliğini yapan Talat Aydemir arkadaşları ile birlikte 22 Şubat 1962 yılında İsmet İnönü yönetimi tarafından engellenen darbe girişiminden sonra yargılanırlar, ama sadadece emekliye ayrılırlar. Ancak Talat Aydemir Anayasa'da öngörülen reformların yapılmadığı gerekçesiyle ikinci bir darbe girişiminde bulununca Kara Harp Okulu öğrencileri de onun arkasında yürüyerek darbeye katılırlar. İşte bu öğrencilerin arasında İsmet Solak da vardır. Toplam 1459 öğrenci, Disiplin Kurulu kararıyla okuldan ihraç edilir. Mahkeme 1963 Eylül ayı başında yargılanan öğrenciler için Üniversite Giriş Sınavı açar. Bu sınavlara giren Solak İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’nü kazanır. Artık hayatında yeni bir sayfa açılmıştır.
Bu okulda Burfan Felek, Abdi İpekçi, Ecvet Güresin gibi ünlü gazeteci hocaların öğrencisidir. Abdi İpekçinin yardımıyla önce Milliyet Gazetesi'nde çalışmaya başlar, daha sonra Akşam Gazetesi'ne girer. 1966 yılında Erzurum Kandilli'de yedek subaylığını yaparken kazandığı sınavdan sonra Erzurum Radyosu'nda spiker olarak çalışmaya başlar. Buradaki 3 yıl süren görevinden sonra İstanbul'daki Yeni İstanbul Gazetesi'ne girer. 12 Mart Muhtırası verildiğinde tutuklanacaklar listesinde adının da olduğunu öğrenince patronu Kemal Uzan'nın desteği ile yurt dışına çıkar. İsviçre'nin Locarno kentinde bir süre oto boyacılığı yapar. Daha sonra bir temizlik firmasında çalışır. Eşi Fatma Solak da öğretmenlikten ayrılmıştır, onunla birliktedir. Ancak aile parçalanmıştır, oğulları pasaport alamadıkları için yanlarında değildir. Türkiye'ye 1973 yılında dönerler. Ankara'daki eski dost gazeteci Teoman Erel'in yardımıyla ANKA ajansa girer. Burada Uluç Gürkan, Eşref Erdem, Nuri Çolakoğlu, Erdal Çetin, Gül Önet, Uğur Mumcu, Müşerref Hekimoğlu gibi kişilerle birlikte bir dönem çalışır. 1977 yılında Edirne'de Yağlı Tohumlar Genel Müdürü olur. CHP hükümeti düşünce yeniden gazetecilik mesleğine dönen Solak artık 1981 Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosunda çalışıyordur. Burada parlamento Büro Şefliği, köşe yazarlığı ve Büro Temsilci Yardımcılığı görevlerinde bulunur. 2004 yılında emekli olduktan sonra da çeşitli gazetelerde yazarlık yapmaya devam eden Solak yazarlığı bırakıncaya kadar Ankara'daki 24 Saat Gazetesi'nde köşe yazılarına devam eder.
***
Kırklareli'ne yerleştikten sonra yazları Burhaniye Ören'deki evine giden İsmet Solak, genç yaşlarda yitirdiği biricik Öykü'sünün hasretiyle acılı ve sıkıntılı günler geçirmişti. Yakın zamana kadar kendisiyle belirli aralıklarla telefonla arayarak yaptığımız sohbetleri anılarımda saklayacağım. Hatırası önünde saygıyla eğilirken, başta Ailesi olmak üzere hepimizin başı sağ olsun diyorum.
Fotoğraf:
1-Uğur Mucu, Altan Öymen ve İsmet Solak ANKA ajansta.
2-Zekeriya Sertel’in ANKA ziyareti sırasında. 1970’li yıllar. Soldan sağa, Mehmet Açıktan, Murat Demiray, Uğur Mumcu, Süleyman Coşkun, Altan Öymen, Aziz Nesin, Ahmet Tan, Zekai Durmuş, İsmet Solak, Teoman Erel, Koray Düzgören ve önde oturan Zekeriya Sertel.
