Farklı siyasi kanatlardan Atatürkçüyüm diyenlere karşı değilim, herkesin kendini tanımladığı başka bir Atatürk olması doğal. Şimdi Atatürk'e düşman sandıkları, liberal diye küçümsedikleri kimi aydınları Atatürk'e yaklaşımları değişti diye tiye alanlar, dışlayıcı davranan bazı tipler var. Eleştirsinler, ama karalayıp haksız yakıştırmalar yapmalarını ayıplıyorum.Atatürk'ün değerini anlamak,onu doğru yorumlamak kimsenin tekelinde bir çaba sayılmamalı. Atatürk'ü sadece belirli sıfatlar yükleyerek tek bir siyasi kategoriye sokarak anlamak zor. O tarihi bir sürecin kahramanı ve toplumu ileriye taşıyan bu sürecin içinde rol alan tüm etkenlerin toplamıdır.Bu yüzden hala bir çok özelliği ile Atatürk, yarını yaratmak zorunda olan bizleri yan yana getirebilen, karşılıklı düşünmeye zorlayan bir güce sahiptir.Bunun değerini anlamak lazım.Kimse beğenmediğini Atatürk üzerinden,onu kullanarak dışlamaya kalkmasın. Onun eserlerinin önemini, yapmak istediklerinin anlamını çağdas hukuk ve özgürlük ilkeleri ile birlikte kavramak zorundayız. Kurucu felsefe olarak Atatürk'ün düşunce sisteminde bir atatürkçülük aranıyorsa benim anladığım bu.
20 Eylül 2021 Pazartesi
8 Eylül 2021 Çarşamba
Mikis Theodorakis'in arkasından
Ünlü müzisyen, barış savunucusu, eski bir komünist Mikis Theodorakis'in arkasından komşumuz Yunanistan'da üç günlük yas ilan edilince kendimizi, yani ülkemi düşündüm ister istemez...
Yunanistan'da merkez sağ parti iktidarda biliyorsunuz. Ama buna rağmen bir komünistin yasını tutabiliyorlar...
İçim sızlıyor...
Ülkesinden kaçmak zorunda kalan Nazım Hikmet vatanına kavuşamadan Moskova'da ölmüştü.
Gençliğimizde bize diş bileyen iktidarlar "Solcular Moskova'ya" diye bağırırlardı.
Babalarımız da yaşamışlardı benzerlerini: Yayla diye dergi çıkartmak isteyen aydınların arkasına ajan bağlarlar, Yayla'yi tersinden söyleyrek "Moskova'dan al-yay" diye suç üretip hapishanelerde çürütürlerdi.
Sabahattin Ali'yi ülkesinden kaçmayı isteyecek kadar bezdirip sonra sınırda canına kıyanlar yine böyle iktidarlardı.
Onlar ne kadar bize düşmanca ise biz ülkemizi o kadar çok sevdik...
Mikis Thedorakis faşist Albaylar Cuntasına direnmişti.
Simdi ülkesindeki demokrasi rejiminde onun ve onun gibi solcuların emeği var.
Mikis'i sağcısı solcusu çok seviyor...
Bizde de öyle değil mi?
Nazım Hikmet böyle biri değil mi mesela?
Gün gelir, solcu olmanın üzerini örten yasaklar dökülür ve altından pırıl pırıl insanlık sevgisi, barış ve eşitlik duyguları çıkar.
Bütün insanlık buna sadece saygı duyar, arkasından yas tutar.
1 Eylül 2021 Çarşamba
Bu şapkadan kuş değil özgürlük çıkar...
Evet, dün de yaptım, canım sıkıldıkça rahatlamak için yazıyorum arada. Sonra onları, blog sayfama da, hani bakarsınız merak eden olur diye bırakıyorum. (ayvalikpostasi.blogspot.com.) İşte böyle yaptım yine, iki gün önce kutlanan Zafer Bayramı kutlamalarından esinlenip düşüncelerimi siyasi bir analizin içine kısacık yerleştirmeye çalıştım. Bence önemliydi. Çünkü aynı bakış açısını sonra Halk TV programında akşam uzun uzun konuştular. Merak ettim dinledim, kendime yeniden hak verdim. Doğruydu tespitlerim, ama eksikti elbet, daha uzun uzun yazılmalıydı. Onu başka bir yazıda gazeteye göndermek için düşünürken bu kez aklıma gelen bir görsel vurguyla sözümün devamını getireyim dedim.
Evet, bir şapkadan bahsediyorum, üzerinde korkusuz yazan bir şapka olmalıydı bu ama bulduğum İngilizce yazılı olanıydı, "Fearless" yazıyordu üstünde. Altına da şunu koydum: Anket sorusu: Bu şapkayı hala giymeyenlerden misiniz? Bir kişi dışında kimsenin ilgisini çekmedi ne yazık! Zafer Bayramı kutlamalarındaki coşkunun anlamını yazdığım yazıya 10 kişi bakabilmişti ve çok doğaldı bu, bir açıdan. Ama doğal olmayan böyle düşünenlerin daha çok olmasına rağmen kendilerini belli etmemeleriydi. İşte bunu düşünerek kafamıza korkusuz şapkamızı giymenin tam zamanıdır diye bahsettiğim şapka fotoğrafını paylaştım.
Evet, bunları niye tekrarlıyorum diyeceksiniz. Bu sabah ne yazmalıyım diye düşünürken gerçeğin en çıplak hallerinden birisi daha Sözcü gazetesinin ilk sayfasında manşet olmuştu bile. Habere göre Saray' da yapılan kabul töreninde protokol kuralları gayri resmi olarak değişmiş ve Diyanet İşleri Başkanı 40. sıradan 12. sıraya çıkmıştı. Böylece Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının önüne geçmişti. Laik devlet esaslarından her geçen gün daha fazla uzaklaşıldığı şu günlerde korkusuz şapkamızı giymenin caydırıcılığı daha bir anlam kazanıyordu sanki. Şimdi bu hatırlatmayı yaptıktan sonra yine aynı konuya dönüp bunları niye tekrarlıyorum boyuna diye bana soracaksınız...
Haklısınız, alışkanlık işte...Son olarak 1 Eylül Dünya Barış Günü bütün insanlığa kutlu olsun diyorum.
HERŞEYE RAĞMEN...
Her şeye rağmen dirençli olmak zorunda toplum. BirGün Gazetesi çok önemli bir vurgu yapıyor: "Devletin olanca gücüyle saldırılarını sü...
-
Aklım yanan otelin bitişiğinde kayak alanındaki görüntülerde bir yandan da. Yangın olup bitmiş ölen ölmüş, eğlenmeye devam dercesine başka...
-
Dünyamızın ve elbette ki ülkemizin başında bir Donald Trump heyhulası dolaşıyor. Daha şimdiden dünyada alarm zilleri çalmaya başladı bile. T...
-
Aşağıdaki adamın fotoğrafı gece uyumadan önce bakılacak bir görüntü değil hiç şüphesiz! Ama bu Pazartesi gecesi TS itibariyle 20'de ba...