15 Ocak 2022 Cumartesi

Kim kazandı kim kaybetti

 İktisatçı Mahfi Eğilmez geçenlerde yazdı. Eğer faiz oranları aşağı çekilmeseydi ne Döviz bu kadar yükselecek ne de döviz kaynaklı maliyet artışı yaşanacaktı. Ama tersi yapıldı ve olan oldu...

Neden böyle bir karar aldılar sorusunun yanıtı muhtelif. Onlara bakarsanız yüksek kur ihracatı arttıracak, ithalata bağımlılık azalacak, yerli üretim artacak, yatırımcılar düşük faizle daha çok yatırım yapacaktı...

Ama ne oldu...

1.Bankalar kazandı. Düşük mevduat ile mudilerden topladıkları parayı bir misli faizle borç vererek karlarını katladılar. 

2.Merkez Bankası kaybetti. Düşük kurdan dolar satarak dövize müdahale etti sonra yüksek faizle piyasaya borçlandı. Elindeki olmayan döviz nedeniyle borçları kabardı. 

3. Yabancılar kazandı. Daha az parayla daha fazla Türk malı ve taşınmazı satın aldılar. Karları katlandı.

4.Büyük müteahhitler ve emlak sahipleri yatırım amaçlı taleplerle artan  fiyatlar nedeniyle kazançlarını arttırdılar. Düşük gelirliiler yüksek faiz ve fiyatlar nedeniyle ev sahibi olamaz hale geldiler.

5. Bankalarda büyük miktarda TL hesabı olanların döviz kayıpları güvence altına alındı. Zararlarının hazineden karşılanması sağlandı. Böylece  halktan toplanan vergiler varlıklı kesimlere aktarılacak. Artan enflasyonla zaten bozulmuş olan gelir dağılımı yoksulların zararına kötüleşecek .


O halde sormak lazım sözde  faiz düşüşü kime yaradı?

Eğer iktidarın toplum nezdinde gerçek yüzü daha iyi anlaşılmışsa sonunda bu durum yanlış kararı alanların aleyhine çalışacaktır.. Ama bunun tersi de mümkün. Çünkü muhalelefet böylesine ağır şartlarda olması gereken çizginin hala çok gerisinde.

Bunu iyi bilen biri var. 

Ve o da hesabını buna göre yapıyor.

9 Ocak 2022 Pazar

Sayılar ve Sözcükler

Kelimelerle oynamak çok hoşuma gider. Sayıların dili kurudur. Duvarlarla örülü bir dünya ya


ratan    değişmez kuralları vardır sayılar dünyasının. Sayılar sözcükleri sevmez, oysa sözcükler sayılara aşıktır, onları da içine alır, pek anlaşamasalar da. Sayılar düzen ve sıra demektir. Sözcükler ise isyan.

Sayıların Dili

 Matematiği çocukken sevmezdim. Hatta çok korkardım dersem gerçeği itiraf etmiş olurum. Babam, matematik kafası olan Ziya Amcam bize geldiğinde  hemen  yanlarına çağırır, beni sıkı bir sınavdan geçirirlerdi. Daha ilk okuldan başlayarak hiç bir okula sınavla girmediğimiz halde babamın bu matematik merakı bende derin izler bırakmış olmalı ki lisede cansimidi gibi edebiyata sarıldım. Hangi mesleği seçeceksin bakalım diyen teyzelerime, amcalarıma Türkoloji deyince başta edebiyat öğretmenim olmak üzere herkes karşı çıktı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Matematikten hala korkuyor, bunun üzerine kurulmuş fen derslerinde 9'dan aşağı not almazken edebiyat öğretmeni olmayı istemem kafamı karıştırıyor, hangi bölümü seçeceğime bir türlü karar veremiyordum. Neyse, aslında bu eski defterleri açmak istemezdim ama aşağıda paylaştığım fotoğrafı görmenizi isterken bunlar  geldi aklıma. Bu fotoğrafa boşuna bakmayın! Hiç bir şey anlamayacaksınız sorulan sorudan. Ben de anlamadım. Torunum dün akşam bende ders çalışırken önündeki test kitabından bir sayfa açıp, bak dede, nelerle uğraşıyorum deyince, gözlerime inanamadım. Bizim zamanımızda en çok korktuğum matematik soruları şu bir türlü dolmayan havuz problemleriydi. Nedense dolan havuzun altında suyu boşaltan bir musluk olur ve  havuz bir türlü dolmazdı. En kestirme  çözümün bu musluğu bir tıkaçla kapamak olacağını düşünmüşümdür hep ama cevaplar arasında böyle bir seçenek yoktu. Havuz dolar dolar, sonra taşmasın diye musluğu kapatırsın, sorun kalmazdı. Contasından sızıntı varsa da çözümü kolaydı... Ama nedense hayatı zorlaştıran her şey gibi matematik dersleri de bize hayatı zorlaştırırdı. Daha sonraki yıllarımda işletme Fakültesinde mecburen matematik yine karşıma çıktığında nedense ilgim bu sefer değişmiş, bu sayılar arasındaki garip ilişkilere şiirsel  bir anlam vermeye başlamıştım. O yıllarda matematik sevdam beni kimsenin hesap yaparken pek kullanmadığı   bir sayıya yöneltmişti. O da Sonsuzluk simgesi ile ifade ediliyordu ve ben bunu düşünerek matematiğe hayran kaldığımı fark ediyordum. En çok sevdiğim işlem ise 1/0 idi. Sonucu sonsuzdu çünkü. Bu cevabı düşünürken sonsuzdan arta kalan sayıların aralarındaki  eğlenceli oyunları anlamak benim için artık çocuk oyuncağıydı.




Sözcüklerin sihiri

Aklına gelen sözcük yazıya dökülünce önce bir rahatlama duyar insan.

Sonra vazgeçersin. Sil onu. Sözcük düşünce cümle de ölür. Cümleyi de sil öyleyse.

Bir deneme, bir deneme daha...

Bütün buldukların insanlığın binlerce yıllık deneyimlerindendir. Anlam derinliğinde biriken kavramlar. Onlarla kazanılmış bütün kavgalar, mücadeleler.. 

Direnen onurunu gömülmekten kurtaran o sözcükleri her bulduğunda seni yerinden fırlatan gümüşten bir aydınlığın huzuru yayılır içinde. Bu inat seni ayakta tutar, besler. Ama korkarsın da bir yandan. Ürkersin. Cesaret bir çatlaktan dolan su gibi doldurur ansızın içini. Haydi dersin.

Ama sildin işte ö sözcüğü yine. Silince cümle düştü. Anlam cesaretin olmayınca boşluğu kaplayan bir sisin içinde kayboldu...

Yutkundun.Acıyla darlandın. Dışarı fırladın.

Kar yağıyordu...

Sessizliğin içine gömülerek..

HERŞEYE RAĞMEN...

Her şeye rağmen dirençli olmak zorunda toplum.  BirGün Gazetesi çok önemli bir vurgu yapıyor: "Devletin olanca gücüyle saldırılarını sü...