17 Ocak 2023 Salı

BİR GÜN VE ÖTESİ

 


Sıkıldığım anlarda kendimi dışarıya atmışsam gideceğim yerlerin başında Kadıköy gelir. Niye severim Kadıköy'ü? Kadıköy gibi yerler çok azaldı demek geliyor aklıma önce. Aslında her kentin değişen yüzleri kadar içinde hala ayakta kalmayı başarabilmiş mekan ve bölgeleri olmalıdır, ki o yeri  yaşantımızdan koparmayan asıl bağlar bunlardır. Kentin yenilenemiş modern hali kadar eskimiyen hafızası da önemlidir çünkü. Ama bunu anlatmak değil niyetim şimdi. Kadıköy'e gittim ama, beklediğin ya da umduğun rahatlamayı yaşayabildin mi diye sorarsanız cevabım koca bir hayır!  Kadıköy bozuldu mu diye merak ediyorsanız, hayal kırıklığının sebebi bu değil, hayır; eski kadıköy maşallah yerinde duruyor, hatta yürürken dengenizi bozan eğri büğrü yolları, kaldırım taşları yenilenmiş, pek güzel olmuş son zamanlarda. Ama  yine de eskiyle mukayese edidiğinde fark edilen başka şeyleri görüyor  ve üzülüyorum.

İnsan Kadıköy'e çıktı mı gideceğiniz belli yerler vardır:  Kokereç, midye, kalamar gibi şeylerin satıldığı mekanın önündeki tabureye ilişip önünüzden akan kalabalığı seyre dalarken  tabağınızdan gelen muhteşem  kokuları  içinize çekip, buz gibi fıçı biranızı yudumlamayı hayal edersiniz. İşte o an şimdi dünyanın en güzel kentindeyim  demenin zarif  sadeliğini, sevincini büyütürsünüz içinizde birden. Daldan dala atlayan bir serçenin avuca sığmaz neşesiyle bambaşka biri olursunuz siz de. Hele yanınızda eski bir dostunuz  varsa bu keyifin yerini hiç bir şey dolduramaz. Diyelim ki biranızı bitirdiniz, hafif bir sarhoşluk ile halatları kopmuş bağlı bir teknenin başına geldiği  gibi çarşının esrarlı havasına kapılıp gidersiniz;  caddenin her detayı, hergün  kendiliğindenmiş gibi canlanlanan gürültüsüne, kargaşasına karışır, her zaman olduğu gibi  bir kitapçının önünde bulursunuz kendinizi. Aklınızda aradığınız derginin kapağı, yeni çıkmış bir kitabın büyüsü ile içeriye dalarsınız. Bu kaybolmalar sizin için ayarlanmış zamanların en güzelidir. Dükkandan çıkarken kolunuzun altında taşıdığınız ağırlık sizi çok ötelere taşıyan hayallerle doludur. Oradan caddenin bir üst sokağına çıkarken önünden geçtiğiniz büfenin raflarındaki hiç bilinmedik  şarapların önünde takılırsınız biraz. Belki içinizdeki kurda yenilip iştahla bunlardan birisine uzanır eliniz. Sonra çıkılan parelel üst sokakta meyhanelerin önünden hızlı adımlarla kayar gibi geçip balıkçıların tezgahları önünde bulursunuz kendizi. Taptaze, kıpır kıpır balıklardan kesenize de, damağınıza da uygun olanı seçerken  hiç zorlanmazsınız. Mutlusunuzdur. Sonra, bütün bu eğlenceli güzergahlar arasında dolaşırken geçirdiğiniz zamanı hafızanızda tekrar tekrar yaşarken  yaşadığınız yerlere ait bağlarınız bir birine dolaşmış dallar gibi ruhunuzu kaplamıştır artık. Eve dönüş yolculuğu bu ufacık  ama müthiş bir haz yorgunluğunun doyumuyla doludur şimdi.

Niye anlatıyorum bu garip gelecek anıları? Bu günkü son Kadıköy gezisinin bende yarattığı derin yarılmaları anlatmak istedim de ondan. Sadece. Evet, daha önce yaptıklarımı  bu sefer yapamadım çünkü. O ünlü kokoreçcinin önünde oturup biramı içemedim, aradığım kitabı bulmak için gittiğim aynı dükkandan bu defa elimde 8 sayfası ile incecik bir şiir dergisi ile çıktım, istediğim kitabın fiyatına içerlediğim için satıcıya  söylendim, şarapçının yanından fişek gibi geçtim, balıkçı tezgahına sokulurken içimden yuh diye bağırdım, sinirimden dönüşte karıma  alırım dediğim nergislerin  önünden farkına varmadan hızla geçtim. Eve geldim. Evet, ben yaşadığım kenti  yaşadıklarımdan koparan uğursuz  karanlığa, bu kötürüm günlere isyanımı, bu günü ve ötesini kaygıyla anlatan bir  yazıya döktüm sadece, elimden geleni yaptım.

1 Ocak 2023 Pazar

DEM ZAMANI

Yeni bir yılın başlangıcı ne anlama gelir? Bu  zaman kavramına  bakışınıza göre değişir. Zaman bir başlangıca göre hareket halinde olmaktır, değil mi.

Takvim ve saatler bunu ölçülür kılan ilk buluşlarından insanın. Değişim, var olan canlı cansız  gözle gorülür her varlığa eşlik eden bir gerçeklik. Yaşlanmak da bunlardan biri. Doğanın yaşam döngüleri de öyle. Gece ve gündüz arasındaki fark da öyle. 

Bir de duyum ve hafıza alanımız var ki burada zamanın hızı başka türlü akar. Duyumlar yani hissettiklerimiz algıya dönüşürken değişik tepkiler göstererek, bazen acıya boyun eğmeye, bazen de isyana zorlar bizi. Zaman burada da devreye girerek umudu doğurur. Umut zaman ötesine ulaşan bir histir. Sizi varmak istediğiniz başka bir zamana çeken bir güç olarak umut, gelecekle ilgili kaygılardan  kurtaracak yöntemler bulmaya zorlar. İdealler kavramsal tasarımlar ile bizi başka türlü  yaşamaya sürükler. Mücadele gücümüz de böyle doğuyor aslında. 

Şimdi yeni yılın başında hep bildiğimiz bu doğruları hatırlatma nedenine gelince, şunu demek isterim ki her başlangıç  yeniliği çağrıştıran bir dem halidir. Şimdi "DEM" sözcüğünün  anlamlarını araştırırken yakaladığım sihir  burada gizli bence. Sözcüklerin kalbinden gelen bu sihir hayatın kendisidir özet haliyle.

Gelin bu sihiri görünür, nesnel bir evreye dönüştürelim birlikte. Zamanın akışına yön verelim, değil mi?

2023'E GİRERKEN


 Değerli büyüklerim ve küçüklerim... Yeni yıla saatler kala  adettendir,  ben de bir şeyler yazmalıyım dedim, dedim de ne yazacağımı bilemedim doğrusu. Çok zorlanıyorum bunları söylerken. Karman çorman bir haldeyim hala. Profil resmime bakmayın siz, oradan görülmüyor içim. Şimdi içinizi karartırım diye korkuyorum, şu yılın son gününde, keyfinizi kaçırtmak istemem. Rahatınıza bakın lütfen, bana bakmayın siz, kadehinizi neşeyle kaldırın yeni yıl şerefine, en güzel dileklerinizle, sevdiklerinizi arayıp sorarak, ki ben de öyle yapacağım, şarabımı kendi hazırladığım mezemin eşliğinde ve elbette sevdiklerimle gelen yıl için kaldırıp yudumlayacağım. İşte tam o anda aynı kalp gözüyle baktığımız dostlarımı, hatta ülkemin bütün insanlarını düşüneceğim, ah benim çileli güzel insanlarım. Susup sadece televizyondaki müziğin neşesine bırakacağım kendimi. Sonra çocuklara bir kaç maskaralık yapacağım, yine onları güldereceğim. Evet, dostlarım, çoğunuz gibiyim belki, yani farkımız yok birbirimizden. Aynı neşe, aynı tedirginlik ama hayata sımsıkı  bağlanmak işte. İyi yıllar hepinize.

HERŞEYE RAĞMEN...

Her şeye rağmen dirençli olmak zorunda toplum.  BirGün Gazetesi çok önemli bir vurgu yapıyor: "Devletin olanca gücüyle saldırılarını sü...