31 Ağustos 2021 Salı

Halkın gözünde Atatürk

 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları her geçen yıl bir öncekinden daha coşkulu bir şekilde devam ediyor. Diğer ulusal bayramlarımız için de geçerli bu tespit. Bunun anlamı şu: 20 yıldır iktidarda olan bir rejim tek adam yönetimine kayan  otoriter bir yapıya saplanıp kalırken geleceğe dair örnek teşkil edecek bir düşünsel miras bırakmadan ayakta kalmaya çalışıyor. Cumhuriyet yönetimini seçerek yeni devleti kuran Atatürk'ün devrimci ilkeleri ise her geçen gün daha sağlam olacak şekilde benimseniyor ve kollanıyor. Hatta mevcut otoriter rejime karşı çıkan ve sayıları durmadan çoğalan kitlelerin gözünde Aratürk ve onun fikirleri, toplumda partilerin başaramadığı güçlü bir  dayanışma ruhunu ayakta tutmaya yetiyor. Cumhurbaşkanı bile Anıtkabir defterini imzalarken onun eserlerine sahip çıkmaktan bahsediyor. Toplum, ihtiyaç duyduğu iyi bir gelecek için bu ülkeyi sadece 15 yıl yönetmiş müthiş bir lidere duyduğu güvenden güç alıyor, onun enerjisiyle kendisini siyaset alanında ifade etmek istiyor. Bu bir olgu  ve tarihimizden beslenen bir sonuç ayrıca.  Üzerinde önemle durmayı gerektiriyor.

24 Ağustos 2021 Salı

Bu kuşatmayı yarmak kolay değil

 Arada belki kendimi sakinleştirmek gibi bir içgüdüyle, ruhumu karanlığa boğan bir düğümden kurtulmak istercesine bağırmak istiyorum...

Biliyorum böyle yaptığımı gören biri olsa bana acıyarak bakacaktır, hatta delirmiş gözüyle bakacaktır...

İnsanlığın değil ama toplumu yöneten iğrenç bir mekanizmanın kölesi olan insanlığın  geldiği hazin sonuçlara, korkunç  durumlara şahit oluyoruz...

Modernlik denilen bir çağın bilimsel,teknik üstünlüğü ile göğsümüzü kabartan yaşam tarzı bizi nerelere savuruyor, nasıl bir çıkmaza itiyor farkında mıyız? Yangınlar, sel, çevrsel kirlilik, yaklaşan diğer iklimsel felaketler,  sığınmacılar, salgınlar, artan açlıklar, ülkeler arası yaşam standartlarında derin uçurumlar, demokrasi yoksunu ülkeler, güçlenen otoriter rejimler derken nasıl bir dünya bekliyor bizi diye soruyoruz. Çözüm hiç kolay değil. İnsanlığın kafası şimdilik bu farkındalığı kararlı bir iradeye dönüştürmeye müsait değil. 

Zamanı var diyerek kalıpçı   bir kolaycılığa düşmemek gerek. Bu kuşatmayı yarmak kolay olmayacak insanlık için. Hayat bitmez ama bu gerçek bazı türler için değişebilir... Hızla ilerleyen bilimsellik yanında unuttuklarımız da var...Bazen geçmişi anarken gelecek adına ne kadar yoksunlaştığımızı da anlıyoruz, değil mi? Yine de umut dolu bir şarkıyı mırıldanarak devam etmek en iyisi...

21 Ağustos 2021 Cumartesi

Erdoğan Nereye koşuyor?

 Türk hukümeti Afganistan yönetimini silah zoruyla deviren  Taliban ordusuyla Batı ile de anlaşarak iyi ilişkiler kurmaya çalışıyor. Bir zamanlar Suriye'de  ABD'nin yardımına koşarken yaptığı gibi  bölgede denge sağlayıci bir hami rolünü oynamak istiyor olabilir.   Bunu yaparken insan hakları ve demokrasi kurallarinı çiğnemek başta olmak üzere radikal İslamcıların bütün hoyratlıkları kimsenin umurunda değil elbet. Düzensiz sığınmacılar ise ayrı bir tehlike olarak batıyla kurulacak diyalogun başka bir konusu. Bütun bunlar olurken sağcı ve aşırı ulusalcı çevrelerce Taliban rejimine yapılan methiyeler tezgahlanan oyunun ip uçlarını verecek zenginlikte. İşte en son Vatan Partisi liderinin  "Afganistan’a çağdaşlaşma ve kadın-erkek eşitliği Taliban’dan gelecek" sözleri en çarpıcı ve düşündürücü örneklerden birisi...Her konuda köşeye sıkişmış  tek adam rejimi her fırsatı değerlendirip kendine bir yeni hareket alanı yaratmaya çalısıyor. Bu arada, 24 senesi geride kalmış bir yargılamanın  darbecileri üzerinden denediği imaj  tazeleme girişimi de aynı kapıya çıkıyor...

4 Ağustos 2021 Çarşamba

Peki çare ne?

Türkiye ciddi bir krizin içinden geçiyor. Dün de söyledim, bu sonunda yönetimin gelip dayandığı bir tıkanma. Bunun farkında olmamaları doğal çünkü kendileri böyle olmasını ısrarla savundular ve istemeye devam ediyorlar. Denetlenmeyen bir başkanlık rejimi ve laik geleneğe alabildiğine karşı bir ideolojik  tavır...

Bu ikisiyle iktidarı sağlama alma koşullarını kurdu AKP.  Baskı ve yıldırma ile muhalefeti ezmeyi, baş eğmeye yatkın bir topluma çok kolay kabul ettirebiliriz diyorlar. 

Toplum beğenmese de karşı çıkmayı örgütlü bir mücadelenin geleneğinden çoktandır uzak kaldığı için gerektiği kadar başaramıyor. Demokratik hak arama yollarının alabildiğince tıkandığı bir toplumda yönetim sorunları kriz eşiğine gelmiş, yönetene hesap sorulamayan bir çıkmaza girilmis. Siyaset yapmayı hep başkalarına havale eden  hazırcı bir toplum kendine güvenini yitirmiş, kimseye de kolay inanmayan  bir çaresizliğe saplanmış.

Durum bu ama zaten biliyoruz böyle olduğunu, asıl sorun bu zorluğu aşıp demokratik yolları bir hak meselesi olarak  sonuna kadar  kullanabilmekte. 

Bekleyen bir toplum yerine isteyen,zorlayan, dayatan bir toplum olabilmekte. 

Ateş her alanda kapıya dayanmış. Eski kötü alışkanlıkları, saplantıları bırakarak, sağ duyu merkezinde toplanıp birbirimizi dinleyerek, makul olanın peşinde durarak ülkeyi bu çıkmazdan  kurtarmalıyız. Yoksa ülke diye bir şey kalmayacak.

3 Ağustos 2021 Salı

Yönetimin Krizi

İçinden geçtiğimiz günler ülkenin  ne kadar kötü yönetildiğini daha doğrusu bir yönetim boşluğuna  düştüğünü kanıtlıyor. 

Sorun bir yönetim krizinin ötesinde ciddi hukuksal, yapısal sorunları yaratan bir iktidarın siyasal tercihlerinden ve ideolojik kaynaklarından besleniyor. 

Kendisini ayakta tutmaya yarayan kozlarını eskisi kadar kullanamayan  iktidar şimdi kaybettiği prestij açığını ayrışmayı körükleyen bir siyaset anlayışı ile telafi etmeye çalışıyor. Bu durum  yönetimin krizine dönüşüyor. Ayakta kalabilme çabası ile alınan kararlar ve tercihler ülkeyi çıkmaza itiyor, bir yandan da kendi başarısızlığıni açığa vuruyor.

Gerek kontrolsüz göçmenlik, gerekse son yangın olaylarında kullandığı yöntemler ve açıklamalar  buna hizmet ediyor. Meseleyi çözmek, toplumsal yaraları sarmak, toplu yaşamı tehdit eden afetlerden ve çatışmalardan korunmak yerine sorumsuzca yorumlar ve tespitlerde bulunarak çözümsüzlüğü doğallaştiriyor, bundan güç devşirmeye gayret ediyor.

Bu çok tehlikeli bir tutum.

Bu durumdan kendine vazife çıkarabilecek çevrelerin yaratacağı çatışmalar bu ülkeyi ne hale getirir acaba düşünülüyor mu?

Sorumsuzluk her yana her bünyeye sıçrayarak başka bir yangını tetikliyor. Bakanların, bürokratların açıklamaları şaşkınlık yaratıyor, bu kadarı da olmaz dedirtiyor.

Ülke ancak işbirliği  yaparak, bu sorunların üstesinden gelebilir.

Ulusal çıkarlarımız korumak için ucuz hamasate  ve dış gerekçelere sığınmak yerine   demokrasiyi ve hukuk düzenini kuracak bir siyasal dönüşüme ihtiyaç var. Acil olan bu iradeyi hayata dönüştürecek demokratik dayanışmayı sağlamak ve bu düşünce ekseninde geleceğin temellerini atmaktır.

HERŞEYE RAĞMEN...

Her şeye rağmen dirençli olmak zorunda toplum.  BirGün Gazetesi çok önemli bir vurgu yapıyor: "Devletin olanca gücüyle saldırılarını sü...