Bu sabah 16 aylık torunumu bahçede gezdirirken yanıma yaklaşan başı örtülü bir kadın biraz uzağımızda bize çekinerek bakmakta olan küçük kız çocuğunu gösterip, "kızımız çocuğunuzu sevmek istiyor, müsaade eder misiniz?" diye sorunca, "tabii, gelsin sevsin" diyerek sevimli, ürkek, güzel gözlü çocuğu yanıma çağırdım. Kız, arabanın önünde eğilip torunumun ayaklarını, kollarını koklamaya, öpmeye başladı. Bir yandan da gözü bendeydi, itirazım olup olmayacağını merak ediyordu. Torunum da ondan hoşlanmıştı. İki çocuğun kaynaşmasındaki sevinci kadınla paylaşırken, kız çocuğunun kaç yaşında olduğunu sordum. 6 yaşındaydı, çelimsiz, zayıf yapısıyla aslında daha küçük görünüyordu. Torunumu hiç bırakmak istemeyişi, ona sarılıp durması beni etkilemişti. Onu gezdiren, sanırım ailesinden biriydi, başı örtülü orta yaşlardaki kadına kızın bir kardeşi olup olmadığını sordum. Evin en küçüğüymüş, yakına kadar kuran kursuna gönderilmiş, anaokulunda kuran dersleri de varmış. Küçük kız çok sıkılmış, direnmiş gitmemek için. Sonunda büyükleri anaokulundan almışlar kızı. Şimdi evde yapayalnızmış. Devletin ana okuluna da vermeyi düşünmüyorlarmış, zaten seneye ilk okula başlayacakmış!...
Günlük yaşantımdan aktardığım bu küçük haberin arkasındaki, çocuğun gizemi kadar saklı kalmayan, onun gizlemeye çalışsa da gözlerinden okunan şefkat ışıltılarından dökülen birikmiş isyanını sanırım sizler de anlamışsınızdır. Daha başka şeyleri de hatta; bu çocuğu kuran kursuna göndererek iyi bir dindar olarak yetişmesini isteyen babanın ve annenin masum, doğal bir istek gibi karşılanması gereken inançlarının bir çocuğun ruhunda nasıl etkiler doğuracağını, ilerde dünyayı nasıl kavramaya zorlanacağını ya da bu çocuğun ileriki yaşlarında ebeveynleriyle nasıl bir çatışma içine sürükleneceğini, etkisinde bir türlü kurtulamadığı dinsel doğruların, öğretilen iyiliklerin gerçek dünyada şahit olduklarıyla zıtlaştığını görünce iki arada kalırken kimlerden yana olacağına karar veremeyeceğini, aldığı aile içi eğitim gereği kendisini bazı haklardan mahrum edenlere nasıl öfkeleneceğini, orta öğrenimi bitir bitirmez, bir türlü içine sindiremediği haksızlığa daha fazla boyun eğmeyerek Kuran'ın emrettiği gibi yaşayan düzgün bir İslam kızı olarak yaşamaya nasıl ant içeceğini, nasıl çocuklar yetiştirmek gerektiği konusunda eğilimlerinin sonuna kadar inatla arkasında duracağını anlıyorsunuzdur, değil mi?
Bütün bu tabloda, tarihsel uzantılarıyla söylemek gerektirse, ülkemizde geçmişten bu yana yaşanan, Cumhuriyetin kurucu günlerinden başlayıp devletin emredici, baskıcı zihniyeti altında yıllarca içine kapanan, yeni partiler kurduran hatta kapattıran, zenginleştikçe ve sosyal konumu değiştikçe farklılaşan, ayrışan, sınıfsal cephelere dağılarak ekonomik dayanışmalarla ayakta kalan, anlatmaya çalıştığım o tuhaf ama gerçek ikilemin bir öznesi, parkta oynamak isteyen, bana adını söylemeye bile utanan küçük kızın gözlerindeki gizem kadar sahici değil midir sizce?
Bu ikilemde saklı çatışmanın haklı tarafının hangi taraftan baktığınızla ilgili bir problem olduğunu söylemek ise çözüm sayılmamalıdır aslında. Bunun daha ötesine gidilerek, o kız çocuğunun ilerde yaşayacaklarına uzanan bir sorumlulukla yaklaşmak gerekir meseleye ya ada meseleler yığınına. Mevcut hukuk sisteminin eleştirisi yeterli değildir, söylenmesi gerekenler bu sanılsa bile. Mevcut dayatmacı zihniyeti eleştirmek, hatta yapabiliyorsanız, değiştirmek yeterli değildir o kız çocuğunun gözlerindeki gizemi çözmeye. Daha başka şeylere de gereksinimiz vardır. O çocuklara hayatı daha başka türlü anlatmaya, onları yetiştiren, eğiten, bilgilendiren büyüklerinin de değişmeye başlaması gerek değil mi sizce?
Bütün bunlar, analar ve babaların masumiyetinin altına gizlenen kız çocuğunun özgürlüğünden de neler alıp götürdüğünü anlamamız adına, hukuksal metinlerdeki çekincelerin karamsar gerekçelerine sarılmadan, yok edici egemenlik iddialarına sığınmadan, toplumun maddi yaşantısındaki değişimlerin moral beklentilerini dolduracak yeni aydınlıklara kapıyı kapamadan, hoş görüyle ciddiye alınmalı, değil mi sizce?
29 Haziran 2013 Cumartesi
HERŞEYE RAĞMEN...
Her şeye rağmen dirençli olmak zorunda toplum. BirGün Gazetesi çok önemli bir vurgu yapıyor: "Devletin olanca gücüyle saldırılarını sü...
-
Aklım yanan otelin bitişiğinde kayak alanındaki görüntülerde bir yandan da. Yangın olup bitmiş ölen ölmüş, eğlenmeye devam dercesine başka...
-
Dünyamızın ve elbette ki ülkemizin başında bir Donald Trump heyhulası dolaşıyor. Daha şimdiden dünyada alarm zilleri çalmaya başladı bile. T...
-
Aşağıdaki adamın fotoğrafı gece uyumadan önce bakılacak bir görüntü değil hiç şüphesiz! Ama bu Pazartesi gecesi TS itibariyle 20'de ba...